http://sites.google.com/site/pirapox/Home/pagenavi1.txt




 “ BU ŞEHİRLERDE ............”  













daha fazlası için;

 













28,29 Mayıs- 1 Haziran Tarihlerinde;


 “BU ŞEHİRLERDE ...”  isimli kişisel Fotoğraf sergime merak eden, yolu geçen, ilgi gösteren .............. Herkes davetlidir.


Fatma Suat Orhon Müze ve Sanat Evinde
(Söke - Aydın)

"sayın Kazım ZAİM Hocama bütün ilgi ve destekleri için teşekkür ederim.......... "


.....................................................................................................................................




    Akhisar Sanat Derneği 2. Yıl Karma Sergisi, 08.05.2010 saat 16:00 da Akhisar Sanat Derneği Binası'nda açıldı. Sergide ise fotoğraf, heykel, karikatür, resim, ebru- hat- tezhip türünde eserler sergileniyor. Sergi 15 Mayıs Cumartesi gününe kadar ziyaretçiler tarafından gezilebilir.













“Tarihi ve kültürel miraslarımız “


Mimar Sinan haftası etkinlikleri kapsamında Kuşadası mimarlar odası temsilciliği ile birlikte KUFSAD olarak 9 nisan 2010 tarihinde Fotoğraf sergisi düzenlenecektir. Kaybolan kültürel mirasımız temasının işleneceği fotoğraf sergisine, Yaşadığımız kentte veya ülkemizde kaybolmaya yüz tutmuş tarihi ve mimari eserler , meslekler ,farklı kültürel yaşamlar Konulu fotoğraflar yer alacaktır.


9 nisan 2010 - Saat 15:00
“Tarihi ve kültürel miraslarımız “ isimli sergimize herkesi bekliyoruz.





Fotoğraf sergisinin katılımcı listesi;

Ahmet Polat
Bayram Yılmaz
Kazım Zaim
Oğuz Nusret Bilik
Seçkin Yenici
Yusuf Aslan

Kervansaray - KUŞADASI/ AYDIN



özellikle değerli siyah beyaz ustası sn. Kazım Zaim ile bir sergiyi paylaşmak çok zevkliydi.









Uluslararası Lions 118T Yönetim Çevresi Federasyonu ve Besiktaş  Belediyesi Fotoğraf yarışması,Juri Özel Ödülü : Seçkin YENİCİ 



























28 temmuz 03 ağustos-KUFSAD

(Kuşadası fotoğraf ve sinema amatörleri derneği)karma fotoğraf sergisi




BÜYÜKADA- İSTANBUL

Büyükada'da Bizans öncesi yerleşimlere ait çok az bilgi vardır. Muhtemelen Antik dönemde meskun olan Ada'daki en önemli bulgu, 1930 yılında Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında bulunan ve Büyük İskender'in babası Makedonya kralı II. Filip’e ait altın sikkeleri ihtiva eden Büyükada Definesidir.
Hepsi 207 altın sikkeden ibaret olup şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesindedir. Büyükada, diğer İstanbul Adaları gibi yaklaşık 7 yüzyıllık Bizans döneminde hapishane ve manastırlarıyla ün kazanmıştır. Bu dönemde Bizans'ta ortaya çıkan taht kavgaları, siyasi ve dini içerikli anlaşmazlıklar neticesinde Büyükada’ya prensesler, prensler, din adamları sürgün olarak gönderilmiş ve bunlara korkunç işkenceler yapılmıştır.İstanbul'un Türkler tarafından fethinden yaklaşık birbuçuk ay önce Fatih Sultan Mehmed'in kenti kuşatması sırasında Baltaoğlu Süleyman Bey bir donanma ile Kınalıada, Burgazada ve Heybeliada'yı teslim almış, yalnızca Büyükada bir kaleye sahip olduğu için kısa bir süre direnebilmiştir.Türklerin Adaları alması ile huzur ve sükun gelmiştir.

Yerli halk balıkçılık ve tarımla geçinmiştir. Manastır ve kiliselerdeki keşişler el yazması dini eserleri çoğaltarak hayatlarını sürdürmüşlerdir.Ada'ya Türklerin yerleşmesi 1846'da küçük gemilerin hizmete başlaması ile oluşmuştur. 1875'de daha büyük gemilerin gelmesi ile düzenli seferlere geçilmiştir. Bundan sonra Ada'da nüfus hızla artmıştır.


Zengin Türklerin yanısıra yabancılar da Ada'ya rağbet etmiş ve köşkler, konaklar, oteller dönemin mimari usluplarını yansıtan binalar, kiliseler ve cami yapılmıştır. 1861’de Padişah Abdülaziz döneminde İstanbul'da kurulan ilk üç belediye dairesinden biri olarak Yedinci Daire diye anılan Adalar Belediyesi Teşkilatı kuruldu ve merkezi Büyükada oldu.1894’de meydana gelen depremde ve 1900'lü yılların başlarında çıkan çarşı yangınında önemli hasarlar meydana geldi. 1945 yılından sonra Ada'ya yazlığa gelen Türklerde çoğalma olmuş, iskele çevresinde başlayan yapılaşmalar kıyı boyunca devam ederek tepelere doğru tırmanmıştır.

1984 yılında SİT alanı olarak kabul edilen Büyükada İstanbul'un en seçkin yerlerinden biri olma özelliğini korumaktadır




Deve Güreşi Festivali;

Deve Güreşleri’nin başlangıç tarihi bilinmemekle birlikte Kervancılığın ve Göçerliğin yaygın olduğu dönemlerde yapılmaya başlandığı sanılmaktadır. ülkemizde geleneksel olarak sürdürülen DEVE GÜREŞLERİ’nin ilk defa bundan iki yüz yıl kadar önce Aydının İncirliova İlçesine bağlı HIDIRBEYLİ köyünde yapıldığı sanılmakta olsada 2. Mahmut döneminde TİRE İlçesi ve civarındada yapıldığı araştırmacılarca tespit edilmiştir.
Yıllardır kervan taşımacılığı esnasında ya da kervancılar arasındaki eğlencelerde bazen de küçük köy ve ilçelerde küçük şenlikler şeklinde gerçekleştirildiği ancak, zamanla taşımacılığın yerini motorlu araçlara bırakmasıyla birlikte Deve neslinde hızlı bir azalma görüldüğü ve bu kültürün yok olmaya yüz tuttuğu bilinmektedir.
Tarih boyunca Türk Kültürünün bir parçası olan ve yaşamımızda birçok alanda yararlandığımız Deve ve Deveciliğin aynı zamanda Deve Güreşlerinin yaşatılması, deve neslinin, Ülkemizde varlığının sürdürülmesi ve çoğaltılması, ulusal ve uluslar arası alanda bu kültürün tanıtımının yapılması, deve güreşlerinin doğası itibarıyla kış turizmine katkı sağlaması, uluslararası alandaki tanıtımlarla Ülkemize döviz girdisi sağlanması amaçları ile Deve güreşleri düzenlenmektedir..
Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde başlıca kış eğlenceleri arasında yer alan deve güreşi festivallerinin “Kırkpınarı” olarak nitelendirilen ve festivallerin en popüler ve en iyi organizasyonu olarak ünlenen Selçuk-Efes Deve Güreşleri Festivali çok büyük bir kalabalık eşliğinde tam bir festival havasında gerçekleşmektedir.Bu festival Tarihte 20 bin biletli kişinin izlemesiyle Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiştir..
Her yıl Pamucak mevkisinde deve güreşi arenasında düzenlenen deve güreşleri, birbirinden iddialı güreşlerin yanı sıra, dünyada en kalabalık katılımcı ile düzenlenen piknik ve mangal keyfi görüntülerine de sahne olur.. Güreşleri izlemeye gelen yerli ve yabacı izleyiciler güvenlik noktasında yapılan üst aramasının ardından arenaya alınır.Güreş arenasının etrafında kurulan tezgahlarda isteyenler alışveriş yaparken isteyenlerde yemek yiyebilmektedirler. Bu güreşler sırasında özellikle sucuk ekmek standları çok fazla müşteri çekmektedir.




Binlerce yerli ve yabancı güreş sever bir taraftan güreşleri heyecanla izlerken, diğer taraftan havanın güzel olması nedeniyle yanlarında getirdikleri mangallar ile piknik yapma fırsatı bulabilirler.insanlar kendilerini yemeğe ve eğlenceye o kadar kaptırırlar ki, güreşleri unutup, davul ve klarnet eşliğinde yöresel dansları yapanlara sık sık rastlanmaktadır.Deve Güreşleri Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinin en ünlü pehlivan develerinin i katılımı ile yapılmaktadır.Selçuk deve güreşlerine her yıl çok sayıda basın mensubu ve fotoğrafçı yoğun ilgi göstermektedir.




Priene FOTOĞRAFLARI




Priene:
Aydın ili Güllübahçe beldesi yakınındadır। Priene’de Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazı ve araştırma çalışmaları yürütülmektedir. Varlığı M.Ö. 2. bin yılına kadar uzanan şehrin ilk kuruluşu hakkındaki bilgilerimiz hâlen varsayımlara dayanmaktadır. Helenistik dönem boyunca şehir Ptolemaic ve Seleucid Krallıklarının ve Pergamum Krallığı’nın yönetimi altına girdi. M.Ö. 133’de Pergamum Kralı II. Attalus’un ölümünden sonra toprakları kendi isteğiyle Roma’ya eklendi ve böylelikle Priene Roma egemenliğine altına girdi. Bizans döneminde şehir piskoposluktu. Bulgular İmparatorluğun çöküşüne kadar yerleşimin devam ettiğini kanıtlamaktadır. Bu dönemin sonunda ise, Priene tamamen terk edilmiştir. Priene eski şehir plânlamacılığının en güzel örneğidir. Şehir, Miletli mimar Hippodamus tarafından geliştirilen “grid sistemi” ile inşa edilmiştir. Genellikle 3,5 metre genişlikte olan şehrin yan sokakları arazinin eğimli olması sebebiyle merdivenlidir. Resmi ve halka açık diğer binalar çoğunlukla bir bloğun tamamını kapsamaktadır ve şehir merkezinde yer alır. Bunlar arasında oldukça korunmuş olarak günümüze kadar gelen Athena Tapınağı (M.Ö. 4. yüzyıl), Tiyatro, Agora, Zeus Olympos Tapınağı, Bouleuterion (M.Ö. 150), 2 Gymnasion ve Demeter kutsal alanı bulunmaktadır. Şehrin, biri batıda diğer ikisi doğuda olmak üzere üç kapısı vardır. Priene’nin ana giriş kapısı olan “Doğu Kapısı”, taşlı kaldırımdan yapılmış uzun bir yokuş yoldan sonra ulaşılabilen Tiyatro sokağının kuzey doğusunda yer alır.